Tuesday, April 03, 2007

İlk Delikanlı : ADEM (A.S.)

'Ey zindanda bir gece geçirmemiş dost, güneşe doğru çılgın koşuyu yapacak çocuk olabilir misin?'

***
Adem ki, ilk delikanlıdır: varlığın derin uykusunun ortasına konulmuş ilk uyanıklık aynasıdır. Melekûtiyetin süt liman gölünde halkalanmalar doğurmak üzere fırlatılmış ilk taştır. Teslimiyetin duru göğüne kıpırtılar taşıyan, fırtınalar taşıran ilk ayartı fiskesidir. Hatanın ve günahın kuyusuna ilk sarkıtılan kurban yahut kahramandır. İsyanın ateşine değen ilk ten Adem'indir. Sükûnetin göğsüne sokuluveren ilk kanlı ihtiras Adem'in yüreğinde alevlenmiştir. Unutuş uykusuna düşen ilk düş Adem'in gözlerinden kaçmıştır. Tehlikenin koynuna atılan ilk masumiyet Adem'in gönlünden sürgündür.

Adem, kötülüğü isteyen, yanlışa meyleden, hataya heveslenen nefsin ete kemiğe bürünmüş ilk hâlidir. Kaygan bir zeminde dik durmanın, yokluğun kıyısında düşmeden var olmanın ruhtan heykelidir. Hataya meyilsiz, yanlışa gönülsüz meleklerden daha riskli bir yerdedir. Risk almıştır. Kazanmıştır. Kazanamayabilirdi de... Kaybedebilmeyi göze alarak kazanmanın ilk örneğidir. Kaybetmekten korktuğu için kazanmayı da baştan kaybeden, düşerim diye umut kanatlarını hiç açamayan ürkeklerin, pısırıkların, üşengeçlerin, tembellerin durduğu yerde değildir Adem [as].

***

'Ey yükseklerden büyük seslerle düşen su, bu yalçın kayalara bir şelâle borçlu olduğunu biliyor musun?'

***

Masumluğun sükûnetini tel tel yırtıp atan ayartının şiddetini ilk göğüsleyendir Adem. Teslimiyetin dikişlerini dişleyerek koparan söz dinlemez aldanışlara ilk dolanandır. Kalbini yeryüzü depremlerinin sarsıcılığında öndersiz, rehbersiz, örneksiz olarak, duru, diri ve doğru kılabilmiş bir kalenderdir. Habersiz ve amansız geliveren hüzün yangınlarında yanıp da bize serin güller gibi teselliler devşirebilmiş ilk yürekli adamdır. Hiçliğin kuytularına sarkaçlanan sözünü, umutsuzluğun karasına yuvarlanabilir yakarışlarını, ezilmiş bir gül gibi yerden kaldırıp rahmetin dudağına yeniden ve ebediyen yanaştırabilmiş yorgun ama mütebessim bir delikanlıdır.

***

'Ah, düşüşsüz insan! Benden övgü bekleme. Düşüşün tadını almayan insan! Senin yücelerin, serinliğinden ve arılığından ne haberin vardır?'

***

Hata edebilirliğin buzdan zemininde ayağı ilk sürçen, günahsızlığını utanışın avucunda kanatarak kurban eden ilk delikanlıdır. Övülmenin bencillikler büyüten tadını ilk tadan odur. Bencilliğini ve benliğini övgünün ayartmasından tövbesiyle çekip alabilen mahçup edalı bir delikanlıdır. Başarıların ve zaferlerin insanı kalbinden sürgün eden amansız rüzgârına direnebilmiş olgun bir delikanlıdır. Hatasını nefsinin hevesine mazeret edinmeyecek kadar diridir. Hatada ısrar etmemenin billûr avizesi olarak asılı durur uykularımızın üzerinde. Hata ve günahı, rahmet ve şefkatten uzak düşmeye bahane etmeyecek kadar da umutludur. Mahcubiyeti avucunda yakıcı kor gibi düşürmeden tutabilmenin kan kırmızı lekesi olarak yapışıktır hüzünlerimizin yakasına.

***

'[Ey] ruh gecesinin yedi katlı karanlığına batmamış yürek! Sana ışıklar ve aydınlıklar ne der?'

***

Sınanmamış aşkların naylon olabileceğini fısıldar bize Adem. Uzaklığın ve ayrılığın girdabında, dünyanın tuzaklarında yeniden inşa eder aşkı. Havva'sını hevasına satmamanın inceliğini yeniden çizer cennetten yediği sürgünle. Sarp yollara uğramamış sevgilerin düz ovadaki performansından şüphe duymayı öğretir bize. Küstürmüş, küstürülmüş bir kalple, utançlı bir yüzle, aşağıların aşağısına düşebilecek 'adam'lığımızı yücelerin yücesine acıyla ve sancıyla yeniden çıkarabilmiş, çilekeş ve yiğit bir delikanlıdır. Hasretle örselenmemiş vuslatların tat vermeyeceğini hatırlatır, ayrılık rüzgârı yememiş kavuşmaların sığ kalacağını belletir bize. Mecnun'un bile sınanmadığı delilikleri yırtarak varır sevdiğinin yüzüne. Ferhat'ın sabrını da delip geçecek dağlar dolusu uzaklıkları eritir de öyle varır Şirin'ine.

***

Çamurdan yoğrulmuş 'adem'in, çamura bulanmış umutlarını 'insan'ın kalbine yorularak yeniden taşıyandır delikanlı Adem [as]. Sınanmış olarak seçilmiş olmanın kristal zaferidir.

(*) Tırnak içi ifadeler, bilge şair Sezai Karakoç'un Yitik Cennet'inden emanettir.

Senai Demirci

No comments: