Sunday, November 16, 2008

Blogger da başlıkların (tittle) değiştirilmesi

Malumunuz blogger da üstte çıkan başlık sabit olarak gelmekte, bunu değiştirmek için yapmanız gereken se bir kaç küçük değişiklik

blogger daki hesabınıza giriş yaptıktan sonra
» Layout » Edit html
» Yerleşim » HTML'yi Düzenle
kısmına girmek
ve aşağıdaki kodu bulup

<title><data:blog.title/></title>

yerine aşağıdaki kodu yapıştırmak

<b:if cond='data:blog.pageType == "item"'>
<title><data:blog.pageName/> |<data:blog.title/></title>
<b:else/>
<title><data:blog.pageTitle/></title> </b:if>

ve şablonu kaydet e tıklayıp değişiklikleri kaydetmek artık arama motorları başlıklarınızı da göstermeye başlayacaktır. güle güle kullanın
<data:blog.pageName/>
yazdığınız makalenin başlığıdır
<data:blog.title/>
yazdığınız bloğun başlığıdır istediğiniz birini de kullanabilirsiniz.
NOT :

<b:if cond='data:blog.pageType == "item"'>
<title><data:blog.pageName/> |<data:blog.title/> buraya istediklerinizi de yazabilirsiniz </title>
<b:else/>
<title><data:blog.pageTitle/></title> </b:if>

Tuesday, October 21, 2008

'herkes anlayabildiği kadar yaşar ve anlayamadığı şeyleri umursamadan ölüp gider'

Salaklık ve Cahillik İnsan daki erdemlerin en gelişmişidir,
Çünkü herkese nasip olmaz, Herkes farkına varmaz,
Salaksan yaptığın herşey harikadır,
Cahilsen dünyanın en bilgili adamı sensindir,

Tuesday, October 14, 2008

Hayat dedik Dost dedik

10 000 e gıpta ile baktık biz,
20 ye hayatımız kurtulur dedik
yeni bir iş açar takılırız kafamıza göre
her gün geçer gider de
umutla yaşamayı öğrendik
dalga geçilsede ümitlerimizle
küçümsensede hayallerimiz
biz yaşamayı böyle gördük
harcı kıvamına biz sokmaya uğraştık
adam tutacak paramız yoktu işte
keşkeler bizim hayatımızda para etmezdi
o gün güzelse geçen her gün güzeldi
yarını düşünmeye vaktimiz mi vardı,
geçenler ne bizi sorardı
ne biz geçenleri
her bir gün akşamın karanlığında
lambamızın yandığına şükreder
bir dilim ekmek soframıza gelmişse bayramımız olurdu
dostlar meclisi vardı
yüzlerine bakılabilen dostlar,
hatalarımız kabulleri, halimiz hal idi
derdini söylemene gerek kalmazdı
herkes yaşadıklarını bilir di,
herkesin yaşadıkları bilinir di,
kimse demez di nasılsın,
varsa elinden gelen bir şey
ardına koymazdı.
gözler bi kırpılınca,
bir uyuyunca kapanırdı,
bir de hatalarda,
arkamızda kim var diye düşünmezdik,
bilirdik dostlar meclisindeydik,

Thursday, September 04, 2008

Duman ve Işığın dansı

Bulutların Seyri

Boşluğa Yatırım Bi arka Bahçe

Yolda Gün Batımı

ETB KISALTMASI

ETB
Elektrostatik Toz Boya.

Elektrostatik toz boyama solvent içermeyen bir yüzey kaplama metodudur. Kaplayıcı malzeme, son kat boya tabakasını oluşturan çok ince toz boya partikülleridir.

Toz boya, boya kabininde özel boya tabancaları vasıtasıyla atılır. Tabancadan geçerken elektrostatik yüklenen toz boya partikülleri kabin içinde boyanacak malzemeye yapışır ve kaplama işlemi gerçekleşmiş olur.

Toz boyanın malzeme yüzeyine tam olarak yapışabilmesi için malzemenin de çok iyi bir şekilde topraklanması gerekir. Fazla atılan boya, kabinde bulunan boya geri kazanım sistemi sayesinde toplanır ve tekrar kullanıma sokulur. Boya geri kazanım sistemi elektrostatik toz boyama teknolojisinin en büyük ekonomik avantajlarından biridir. Malzeme toz boya ile kaplandıktan sonra pişirme fırınına girer. 200ºC olan fırın ısısı toz boyanın erimesini ve malzeme üzerine yapışmasını sağlar. Sonuçta çok dayanıklı, ekonomik, çevre dostu, geniş renk yelpazeli ve parlak bir yüzey kaplaması elde edilir.

Solvent içermemesi, yüzey kalitesi, dayanıklılığı, boya geri kazanım sistemi, ekonomikliği ve çevre duyarlılığı elektrostatik toz boyamayı geleneksel boyama işlemlerine göre daha çekici bir alternatif yapmaktadır.


Elektrostatik Boyamanın Avantajları

MÜKEMMEL KAPLAMA
- Toz boyanın polimerizasyonu pişme işlemi sırasında boyanın malzemeye tutunmasını sağlar. Sonuçta elde edilen kaplama aşınmaya, korozyona, kimyasal etkilere ve darbelere karşı mükemmel bir direnç gösterir.
- Toz boya üreticilerinin sürekli araştırmaları sonucu renk, parlaklık, doku, dayanıklılık ve uygulama kolaylığı gibi önemli avantajlar kazanılmıştır.

BAKIM KOLAYLIĞI
Toz boyama sistemlerinin bakımı çok kolaydır: Renk değişikliği sırasında boya kabini ve tabancalar basınçlı hava ile temizlenir ve silinir.

ÇEVRE KORUNUMU
Çevre dostu bir proses olan toz boyada uçucu petrol kaynaklı (solventler) bulunmaz. Bu sadece çevreyi korumakla kalmayıp aynı zamanda işçi sağlığını da korur. Boyacının sadece bir toz maskesi takması yeterli gelecektir.

EKONOMİKLİĞİ
Toz boyama sistemlerinin ekonomik çalışmasının nedenleri:
- Fazla atılan boya yeniden kullanılır.
- Genellikle ön boyama gerektirmez.
- Toz boya üreticisinden alındığı gibi kullanılır. Kullanmak için ön karıştırma veya hazırlık gerektirmez.
- Karışım havası kullanmayı gerektirmez; tüm ortam havası filtreden geçip ortama geri verilir.

KAZANDIRAN BİR YATIRIM
Tüm bu parametreler değerlendirildiğinde toz boyama geleneksel boyama sistemlerine göre daha avantajlıdır.
İlk yatırım maliyetini kısa zamanda amorti etmesinin nedenleri:
- Büyük tesislerin üretkenliğini arttırması
- Otomasyona adapte olabilmesi
- Daha az boya malzemesi kullanması
- Düşük bakım giderleri
- Solvent kullanımından doğan giderlerin yok olması
- Karışım havası cihazı gerektirmemesi
- Mükemmel kaplama kalitesi
- Yanlış ve bozuk uygulamalar fırına girmeden kolayca temizlenip tekrar boyanabilir.
Bu faktörlere göre elektrostatik toz boyama sistemleri ilk yatırım maliyetini çabuk bir şekilde karşılar. Toz boyama kazandıran bir yatırımdır.


ALINTIDIR

Tuesday, September 02, 2008

Yönetim Notları

Yönetim Notları

Temsil etme görevimden yönlendirme ve yönetme görevine başladığımda sorumluluklarımın arttığını ve %100 sorumluluk benim kuralını biliyorum.
Yönetmek için zamanımın asla yetmeyeceğinin, aynı değil farklı bakışların beni sonuca götüreceğinin ve güvenin çok önemli ama kontrolün şart olduğunun bilincindeyim.
Neler beklendiğini, hedeflerimizi ve kendi hedeflerimi iyi bilmeliyim.
Yönetme görevinde ilk görevimin hedefi tartışmak değil, hedefe ulaşmak için "planlama" olduğunu, hedefi tartışmak içinse "raporlama" gerektiğini anladım.

Planlama için önce içinde bulunduğumuz durumu analiz ederek ve bilgi toplayarak başlarım.

Durumu analiz ederim, teşhisimi koyar eylem planımı hazırlarım.
Şunu iyi biliyorum: tüm şüpheler ve kuşkular bilgi eksikliğinden kaynaklanır.
Hazırlık ve öz-disiplin, ( işin kalitesini önceden belirlemek ve yapılması gereken şeyi gerektiği şekilde yapmak) profesyonelliğin kuralıdır.
Sonra hedeflerimi belirlerim. Bu hedeflerin, şirketimin hedeflerine ulaşmada önemli olduğunu, heyecan verici ve mücadele isteği oluşturması gerektiğini biliyorum.
Yani ne çok kolay nede imkânsız olmalı.

Gerçekçi, ulaşılabilir erişilebilir olması gerektiğini biliyorum.

Planlamadan sonra sırada "Organize etmek" gelir.

Yönetim görevinde kaynaklar sınırlıdır.
En iyi sonucu alacak şekilde kaynakları kullanmak ise organizasyondur.
İlk başta kendi organizasyonum en önemlisidir.
Zamanı 25 saate çıkarmak için yönetmeye çalışmam 24 saati değerlendirmek için çalışırım.
8 760 saat/yıl nasıl geçer?
3000 saat uyunacak,
2000 saat çalışılacak,
3760 saat değerlendirilecek.
Başarılı sonuçlar alanların da aynı zamana sahip olduklarını ancak, sırlarının 3760 saatin içinde gizlendiğini biliyorum, İyi bir organizasyon için;
İşin felsefi fikrinin (misyon),
Belli bir surede ulaşılması istenen net, büyük, değerli, heyecan verici amacının (vizyon), her koşulda temsil edilecek ilkelerin (değerler). Planlanmış yöntemlerin (politika) ve yolların (strateji) olması ve hedeflere ulaşmak için paylaşılması gerektiğini anladım.

Otoriteye değil, aklın önderliğine itaat etmek fikrine katılıyorum. Bundan dolayı işbirliği tarzını benimserim.
Otoritenin akıllıca kullanılmasını gerektiğini, iyi kullanılmazsa aslan terbiyecisinin kamçıyı elinden düşürdü mü aslanlar tarafından yenmesi durumuna düşeceğimi biliyorum.
Yönetimde, tarihe geçmenin kuralının eğitmek, geliştirmek, rehberlik etmek olduğunu biliyorum.
Seviyeyi belirleyen olmanın öneminin farkındayım.

Organizasyondan sonra "takım oluşturmak" için kaynaklarımı kullanırım.
Kendimi de kuracağım takımın teknik direktörlüğüne hazırlarım.
Oyuncularımın en iyi performansı gösterecekleri yerlerde oynamaları bana bağlıdır.
Takımlar iyi oynamak için değil, kazanmak için sahaya çıkarlar.
Başarısız olduklarında da ilk değişen teknik direktör olacaktır.
Amacım, beklediğim ve görmek istediğim davranışlar oluşturmak, yönlendirmek ve sürekli kılmaktır.
Sürekliliği sağlamanın en zor görevim olduğunu bilirim.
Süreklilik için "motivasyon" ortamı oluştururum.
Motivasyonun temelinde öz-değer yani o durum karşısında kendimizi ne kadar beğendiğimiz, sevdiğimiz, iyi hissettiğimiz olduğunun farkındayım.
Takdir etmek, kibar ve dost olmak, zaman ayırmak, ilgi göstermek ve gülümsemenin en önemli motivasyon unsurları olduğunu biliyorum.
Kişileri değil, davranışları övmenin ve örnek göstermenin diğerlerini motive edeceğini anladım.

"Delege" etmenin tahtımı devretmek olmadığını sorumluluklarımı delege edemeyeceğimi anladım.
Yapmaktan kontrol etmeye, kontrol etmekten yönetmeye geçmenin yolunun delegasyon olduğunu biliyorum.

Görev Olgunluğunu (düşük, orta, yüksek) belirledikten ve yönetim modelini (açıklamalı –uygulamalı hedeflerle, serbest) tespit ettikten sonra sorumluluk hariç (sonuçların %100 sorumlusu benim),

tüm görev ve yetkilerimi delege edebilirim.

Çatışmaların %85 inin yanlış anlamalardan kaynaklandığını biliyorum.

"İletişimin" çok veya iyi anlatmak değil, önce anlamak olduğunun ve sorumlusunun ben olduğumun bilincindeyim.

Bundan dolayı kurulacak iletişimin önemine göre yeterince hazırlanırım.

Mesajlarım az, öz ve kısadır.

Ne hissediyorsam, ne istiyorsam net olarak söylerim.

Zamanı iyi kullanırım ve iletişimi bozan tüm fiziksel şartlar (tel, pc, ses, ışık vb.) ve duygusal engelleri (stres, yorgunluk, hastalık vb.) kontrol altında tutarım

Tartışmaların fikrin anlaşılması için gerekli olduğunu, çekimser sunduğum fikirlerin daha kolay alındığını bilirim.

Her yeni fikrin sindirilmesi için zaman tanırım.

Yönetimde kişilerin değil, davranışların yanlış olduğunu kabul ediyorum.

0lçülemeyen ve değerlendirilemeyen performansın iyileştirilemeyeceğini biliyorum.

Güven esas, kontrol şart ilkesine uygun davranırım.
Yönetimin altında olan işleyen sisteme, performansı konusunda bilgi vermek en önemli sorumluluğumdur, "Kontrol ve performans ölçümü" kıstaslarını belirlerim.

Geleceğe odaklanırım performans değerlendirmeyi motivasyon aracı olarak kullanırım.
Kişileri değil, davranışlarını değerlendiririm.
Olumlu söyleyeceklerimi herkesle beraber, olumsuzlar sadece kendisine söylerim.
Sebep-Sonuç kuralına göre aynı sebeplerle farklı sonuçlar elde edilmeyeceğini anladım.
Sebepleri değiştirmek için en etkili yöntemin "raporlama" olduğunu biliyorum.
Değişmesi gereken sebebin engel olarak anlatılmasının ya da sürekli dile getirilmesinin bir çözüm değil mevcut sorunun alt sorunu olduğunun farkındayım.
Sorunların tanımlanabildikleri ölçüde çözüldükleri gerçeğinden hareketle varsayımlardan uzak, objektif verilerle bir danışman bilirkişi olarak teşhisimi yapar, analiz eder, reçetemi hazırlarım.

Araya derleme olarak bu çıktı ekleyeceğiniz notları yorumlarınızı ve tecrübelerinizi bizlerle paylaşmanız dileğiyle,

Tuesday, March 25, 2008

HER gün bir başlangıç

Uygulamaya başlayın, Öğrenmenin en güzel yoludur.